0


İletişim, kişinin kendisi ve çevresiyle oluşturduğu sözlü ya da sözsüz anlama, anlatma, algılama, yorumlama ve aktarma sürecidir. Çevrede yaşanan herhangi bir olay, gözlemlenen bir cisim, hissedilen bir duygu, kişinin kendisiyle ve çevresiyle oluşturduğu bir iletişimdir. Görüleceği üzere iletişimin alanı son derece kapsamlı ve bireyin dünyasında etkisi oldukça büyüktür. Bu nedenle iletişim, bireyin dünyasında oluşturduğu algılama ve ifade etme düzeyidir, diyebiliriz. Yani iletişim, kişinin hayatına denk düşen bir kavramdır.

Yüksek iletişim kalitesi, yüksek hayat kalitesi olarak yorumlanabilir. İletişim kalitesini yükseltmekse, daha fazla kişiyi anlamak ve daha fazla kişiyle anlaşabilmekle mümkündür. İnsanlar arasındaki etkili iletişimin anahtarı, önce anlamaya çalışmak, sonra anlaşılmaya çalışmaktır. İnsanın uyku dışında hemen her an gerçekleştirdiği bir etkinlik olan iletişimin geliştirilmesinin temel noktası, karşınızdaki kişiyi dinlemek ve anlamaya çalışmaktır. Bu da ancak karşımızdaki kişiye değer vermek ve anlamaya çalışırken kendimizi onun yerine koyabilmekle mümkündür. Oysa iletişimlerimizin büyük çoğunluğu, karşımızdakini anlamaktan önce kendimizi anlatabilmek düzeyinde gerçekleşir. Amaç genelde yanıt vermek, kontrol etmek ya da yönlendirmektir. Olması gerekense anlamak niyetiyle dinlemek, karışınızdaki kişiyi hissetme çabası içinde olmaktır. Anlamak için dinlemek, karşınızdaki kişinin kafasındaki ve ruhundakiyle ilgilenmek demektir. Anlaşılmak, onaylanmak, değer verilmek ve takdir edilmenin bir insan için ne kadar önemli olduğu
düşünülürse, insanın karşısındaki kişiyi samimiyetle dinleme çabasının bile ilişkiler açısından olumu yapıcılığı görülebilir. İçtenlikle anlama çabası, başlı başına güzel bir iletişim atmosferi oluşturmaya yetecektir.
Dinlemeden anlamaya çalışmak, hastalığa teşhis koymadan ilaç önermeye benzer. İlaçlar, ancak ilgili oldukları hastalık durumlarında fayda sağlayabilir. Hastalık belirlenmemişse, yazılacak ilacın işe yarama ihtimali son derece düşüktür. Anlamadan iletişim kurmaya çalışmaksa, kalp hastasına gözlük reçetesi yazmak kadar tuhaf bir durumdur. 
Anlaşılma çabası, anlatmayı ve dolayısıyla dil kabiliyetini gerektirir. Dil, insanların dünyayı anlamasını sağlayan, bireyin kendisiyle ve çevresiyle iletişim kurmakta kullandığı semboller ve sesler bütünüdür. Dili etkin kullanmak, bireyin başkalarını anlamasını ve istediğini anlatabilmesini kolaylaştıracaktır. Etkin bir dil kabiliyetini geliştirmenin en kesin yöntemi ise yetkin bir okuma becerisini kazanmaktır. Kişinin bir duygu veya düşünceyi aktarırken kullandığı beden dili, karşı tarafın farkında olmadan algılayabildiği daha ciddi bir iletişim unsurudur. Yapılan incelemeler beden dilinin iletişimde yaklaşık %58 oranında etkin olduğunu, ses tonunun %38 ve seçilen kelimelerin de %07 oranında etkili olduğunu göstermektedir. Beden dili, kendimizi ifade ederken ya da bir kişiyi anlamaya çalışırken bizi daha net sonuçlara ulaştırabilecek bir araçtır. Burada beden dili üzerinde yeterince ayrıntıya giremesekte, bir fikir vermesi açısından beden dilinin gözlerle ilgili birkaç verisini ele alabildik. İnsanların iletişim esnasında bakışları kişi hakkında ipuçları verir. Bu bakışlar çok kısa süre içerisinde belirip kayboldukları için göz hareketlerinin dikkatle takip edilmesi gerekmektedir. Bakışların taşıdığı ifadeler aşağıda sıralanmıştır:

* Sol üst tarafa bakıyorsa, görsel hatırlama ile ilgilidir. Daha önceden var olan bir nesne, kişi, olay ya da durumun görsel olarak zihinde canlandırılması yoluyla hatırlanmaya çalışıldığını gösterir.
*  Sağ üst tarafa bakıyorsa, görsel tasarlamak ile ilgilidir. Daha önceden görülmemiş kişiler, nesneler, yaşanmamış olaylar ve durumlar ya da görülmüş ama içeriği değiştirilmek istenen tecrübeler oluşturulmaya çalışılırken sağ üst tarafa bakılmaktadır. Kişinin yalan söyleme çabası içinde olduğununda bir göstergesidir.
*  Sol yana bakılıyorsa, işitsel hatırlamak ile ilgilidir. Önceden duyulmuş, yaşanmış tecrübelere ait sesler hatırlanmaya çalışılmaktadır.
*  Sağ yana bakılıyorsa, işitsel tasarlamakla ilgilidir. Önceden hiç duyulmamış sesler, kelimeler organize edilmeye çalışıldığında ya da yaşanmış işitsel tecrübeyi farklılaştırmaya çalışılırken gözler sağ kulak hizasına kayar.
*  Sol alt tarafa bakılıyorsa, içsel diyalogla ilgilidir. İç konuşmalar yaptığında bu yöne bakmaktadır.
* Sağ alt tarafa bakılıyorsa, hissetmek, tekrar yaşamakla alakalıdır. Bir duyguyu hissetmeye çalışırken, dokunuşları ya da yaşanmış bir durumu yeniden, içindeymiş gibi canlandırmaya çalışılırken bu yöne bakılır.

İletişimde takınılan bazı tavırlar olumsuz sonuçlara sebep olabilir. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
*  Karşılaşılan durum, olay ya da diyalogların yalnızca bir yönüyle ilgilenmek, diğer yönlerini kaçırmak,
*  Karşınızdaki kişiyi hep yanlış şekilde değerlendirmek gördüğünüz bir olumsuzluk karşısında olumlu söz ve davranışları algılayamamak,
*  Çabucak genellemelere varmak, detayıyla dinlemeden hüküm sahibi olmak,
*  Herkesi kolayca anlayıp çözebileceğini düşünmek,
*  Düşüncelerinizin kesin doğru olduğuna inanmak ve düşüncelerinizden taviz vermemek,
*  Ön yargılı davranıp iletişime fırsat vermemek,
*  Her zaman doğru olduğunuzun onaylanmasını beklemek,

Genel anlamda iletişimi kolaylaştıracak ve verimli bir düzeye taşıyacak bazı tutumlar ise şöyledir:
*  Kendini başkalarına ifade etmeden önce düşüncelerini bir gözden geçir.
*  Önceliği dinlemeye ve anlamaya ver. İnsanların seni dinlemediklerinde ne kadar rahatsız olduğunu hatırla ve dinlemenin önemini aklından çıkarma.
*  Sana söylenenleri doğru anlayıp anlamadığını kontrol etmek için sana söylenenleri karşındakine kısaca tekrar et.
*  Konuşmaya ilk önce olumlu ifadeler içeren cümlelerle başla.
*  Karşıdakinden açıklamalar bekliyorsan soruyu detaylı, eğer net bir şey istiyorsan cevabı evet - hayırlı olacak şekilde sor.
*  Şikâyetlerini eleştirilerini, ricalara ya da taleplere çevirerek anlatmaya çalış.
*  Karşındakine yeri geldiğinde teşekkür etmeyi unutma.

Yorum Gönder

 
Top